· Allah'ın düşmanlarıyla dost olanlar ve onlarla ilişki kuranlar. (Mümtehine suresi, 1. ayet) [44] Bakara suresi, 47. ayet [45] Bakara suresi, 61. ayet [46] Nisa suresi, 46. ayet [47] Nisa suresi, 161. ayet [48] Maide suresi, 24. ayet [49] Kur'an Maide 77. ayette şöyle buyuruyor: “Ey Kitab ehli! Haksız olarak dininizde taşkınlık
YAZARLARProf. Dr. Yakup ÇİÇEK Prof. Dr. Muhsin DEMİRCİ Prof. Dr. İsmail ÇALIŞKAN TEFSİR ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ
Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu Dersimiz İslam, Kuran'da yer alan dua, ayet ve sureleri bulabilir, Peygamber ve Evliyaların hayatları hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. 14 Mayıs 2022 , Cumartesi
KuranMeali ve Tefsiri. En'âm Suresi 8. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri. 20 Mart 2021
İşte Maide Suresi Türkçe Arapça okunuşu ve tefsiri! Medine döneminde inen Maide Suresi, 120 âyettir. Sûre, adını 112. ve 114. âyetlerde yer alan “mâide” (sofra) kelimesinden
İLETİŞİM; Dost FM Arşiv Kuran Tefsiri. 3 plays. Length: Unknown Play From album: Link. 0 0. Kuran Tefsiri 26 Kas, 2018
4X4M. KÜNYE HAKKIMIZDA HARİTA YASAL ARA İLETİŞİM ANASAYFA KUR’ÂNIMIZ Kuran Meali ve Tefsiri Mâide Suresi 24. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri Mâide Suresi 24. ayeti ne anlatıyor? Mâide Suresi 24. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...Mâide Suresi 24. Ayetinin Arapçasıقَالُوا يَا مُوسٰٓى اِنَّا لَنْ نَدْخُلَهَٓا اَبَدًا مَا دَامُوا ف۪يهَا فَاذْهَبْ اَنْتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلَٓا اِنَّا هٰهُنَا قَاعِدُونَ Mâide Suresi 24. Ayetinin Meali Anlamı“Ey Mûsâ! Onlar orada bulundukları sürece biz oraya asla girmeyeceğiz. Haydi, sen ve Rabbin birlikte gidip savaşın; biz işte burada oturuyoruz” Suresi 24. Ayetinin Tefsiriİsrâiloğuları, bu inanmış iki adamın teşvik ve gayretlendirmelerine aldırış etmeksizin ilk sözlerinde ısrar etmişler, zorbalar kendi topraklarında bulundukları müddetçe asla Arz-ı Mukaddes’e girmeyeceklerini söylemişlerdir. Üstelik daha da ileri giderek küstahça Hz. Mûsâ’ya “Haydi, sen ve Rabbin birlikte gidip savaşın; biz işte burada oturuyoruz” Mâide 5/24 demişlerdir. Bu sözleriyle, Allah’ı ve peygamberini hakir görmek, alaya almak ve onlara aldırış etmediklerini göstermek istemişlerdir. Kavminin mukaddes arza girmemek üzere direnmesi karşısında yapılacak hiçbir şeyin kalmadığını gören Hz. Mûsâ, ilâhî rahmet ve yardımı celbedici kalbî bir rikkatle, üzüntü ve hüzün içerisinde Allah Teâlâ’ya yalvarmış; “Rabbim! Benim kendimden ve kardeşimden başka hiç kimseye sözüm geçmiyor. Artık bizimle şu yoldan çıkmış âsî kavmin arasında sen hükmünü ver!” Mâide 5/25 niyazında bulunmuştur. Kavminin isyanından dolayı dünyada başlarına bir musibetin gelmesinden korkan Hz. Mûsâ, böyle bir yakarışta bulunarak herkese lâyık olduğu cezanın verilmesini, isyankâr kavminin ateşine kendisini de yakmamasını Allah’tan istemiştir. Cenâb-ı Hak da, şahsiyetleri erozyona uğramış bu neslin böyle fütuhat gibi şerefli bir vazifeye lâyık olmadıklarını bildirerek onların bu mukaddes yere girmekten kırk sene mahrum bırakıldıklarını, bu süre zarfında çölde dar bir alanda şaşkın şaşkın dolaşacaklarını haber vermiştir. Son olarak da Hz. Mûsâ’ya, yoldan çıkmış fâsık bir toplum için fazla üzülmeye gerek olmadığını Allah’a ve peygambere isyan hastalığı ilk defa İsrâiloğullarında ortaya çıkan bir şey olmayıp, bunun kökleri tâ Hz. Âdem zamanına ve onun iki oğlu arasında vuku bulan menfur cinâyete kadar uzanır. Bu cinâyet, haksız yere insanların canına kıymayı göze alan tüm zâlimler için son derece caydırıcı irşat ve ikazlar taşımaktadırMâide Suresi tefsiri için tıklayınız...Kaynak Ömer Çelik TefsiriMâide Suresi 24. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız... İslam ve İhsan PAYLAŞ İslam ve İhsan İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de “Allâh katında dîn İslâm’dır …” Âl-i İmrân, 19 buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan böyle bir dîn aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” Âl-i İmrân, 85 ... Peygamber Efendimiz Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret hac etmendir” buyurdular. “İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular. İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16 Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir. Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” Muvatta’, Kader, 3. Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir. Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307 Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” er-Rad, 28 Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir. İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal ilm-i hâl sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır. İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz. Erkam Medya © islam&ihsan 2013 - 2022 altında yayınlanan yazıların tüm hakları mahfuzdur. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi yazıların tamamı izinsiz kullanılamaz.
Diyanet İşleri BaşkanlığıDiyanet Meali ❬ Önceki Sonraki ❭ قَالُوا۟ يَٰمُوسَىٰٓ إِنَّا لَن نَّدْخُلَهَآ أَبَدًا مَّا دَامُوا۟ فِيهَا ۖ فَٱذْهَبْ أَنتَ وَرَبُّكَ فَقَٰتِلَآ إِنَّا هَٰهُنَا قَٰعِدُونَ Diyanet Vakfı Ey Musa! Onlar orada bulundukları müddetçe biz oraya asla girmeyiz; şu halde sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız» dediler. Meallere göre Mâide Suresi 24. Ayet Tüm Mealler Mâide 24 Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Mâide 24 Diyanet İşleri Başkanlığı Mâide 24 Elmalılı Hamdi Yazır Mâide 24 Ali Fikri Yavuz Mâide 24 Diyanet Vakfi Mâide 24 Elmalılı Hamdi Yazır Sade Mâide 24 Elmalılı Hamdi Yazır Sade 2 Mâide 24 Fizilal-il Kuran Mâide 24 Hasan Basri Çantay Mâide 24 İbni Kesir Mâide 24 Ömer Nasuhi Bilmen Mâide 24 Tefhim-ul Kuran Mâide 24 Kuran Yolu Mâide 24 Kuran Meali 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 Kuran Meali Diyanet Vakfı Mâide Suresi
Mâide Suresi 64. ayeti ne anlatıyor? Mâide Suresi 64. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...Mâide Suresi 64. Ayetinin Arapçasıوَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ غُلَّتْ اَيْد۪يهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُواۢ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِۙ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَٓاءُۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًاۜ وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ كُلَّمَٓا اَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُۙ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَادًاۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِد۪ينَ Mâide Suresi 64. Ayetinin Meali AnlamıYahudiler “Allah’ın eli bağlı ve sıkıdır” dediler. Elleri bağlansın onu söyleyenlerin, lânet olsun onlara! Hiç de öyle değil, aksine Allah’ın iki eli de açıktır, nasıl dilerse o şekilde ihsân ve ikram eder. Rabbinden sana indirilen âyetler, elbette onların pek çoğunun azgınlığını ve küfrünü daha da artıracaktır. Biz de onların arasına kıyâmet gününe kadar sürüp gidecek düşmanlık, kin ve nefret saldık. Ne zaman savaş için bir fitne ateşi körükledilerse, Allah onu söndürdü. Yine de onlar dünyanın her tarafında sırf bozgunculuk çıkarmak için koşuşturup dururlar. Allah, bozgunculuk yapanları Suresi 64. Ayetinin TefsiriYahudiler önceleri varlık, bolluk ve refah içinde idiler. Yaşadıkları yerlerde halkın en zengini onlardı. Hz. Muhammed peygamber olup onu yalanladıktan sonra malları azaldı, darlığa ve sıkıntıya düştüler. Bu sebeple Allah’ın kendilerine ihsan ve ikramda bulunmaktan vazgeçmesine bir isyan, bir sızlanma ve şikâyet olarak Allah’ın elinin bağlı, kendilerine karşı cimri olduğunu söylemişlerdir. Bu tavır sadece yahudilere mahsus değildir. Başka toplumlardaki câhil ve beyinsiz kimseler de, sıkıntı, meşakkat ve belâlara düçar oldukları zaman, Allah’a dönecekleri yerde sabredemez ve bu şekilde asılsız sözler sarfederler. İkinci olarak yahudiler, Peygamber Efendimiz’in ve etrafındaki pek çok kimsenin fakir olduğunu görüp, buna rağmen Cenâb-ı Hakk’ın, “Kim Allah’a güzel bir borç verecek olursa” Bakara 2/245 gibi ayetlerde beyân edildiği gibi bu fakir kimselerden borç istediğini işitince Allah’ın fakir ve cimri olduğu düşüncesine kapılmış ve bunu ifade etmişlerdir. Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XII, 35 Görüldüğü üzere bu ifade, “Harcamalarında ve başkalarına yardımda eli sıkı olma!” İsrâ 17/29 buyruğunda olduğu gibi cimrilikten bahseden temsili bir ifadedir. Bu sözleri sebebiyle yahudiler hem ahlâkî bir vasıf hem de iktisâdî bir tutum olarak son derece cimri bir toplum haline gelmişler ve Allah’ın lânetine ve Celil olan Allah’ın durumu, onların söylediği gibi değildir. “Hiç de öyle değil, aksine Allah’ın iki eli de açıktır, nasıl dilerse o şekilde ihsan ve ikram eder” Mâide 5/64 Hâşâ o cimri değil, mutlak cömerttir; sonsuz lutuf ve ihsan sahibidir. Âciz değil, mutlak kâdirdir. Nasıl dilerse öyle verir, isterse verir isterse vermez; isterse az isterse çok verir. İsterse hesap ile isterse hesapsız, isterse sebep ile isterse sebepsiz ihsan eder. O hem zengin ve kerîm, hem mutlak güç ve kuvvet sahibi, hem her istediğini yapan, hem de mutlak rızık vericidir. O vermeye mecbur olmadığı gibi vermemeye de mecbur değildir. Vermekle zenginliği tükenmeyeceği gibi, vermemekle de cimri olması gerekmez. Onun ne kudretini kayıtlayacak bir güç, ne de iradesini yasaklayacak bir kanun vardır. Kudretleri sınırlayan kayıtlar, iradeleri zorlayan kanunlar Allah üzerinde değil, ancak ve ancak yaratıklar üzerinde hâkimdir. Nitekim Cenâb-ı Hakk’ın zenginliği ve cömertliği ile alakalı olarak hadis-i şerifte şöyle buyrulur“Allah’ın sağ eli nimetlerle dopdoludur. Hiçbir şey onu eksiltmez. O, gece gündüz bol bol ihsan eder. Gökleri ve yeri yarattığı günden beri verdiğini bir düşün. Bütün bunlar O’nun sağ elinde bulunanları hiç eksiltmemiştir.” Buhârî, Tevhid 22; Müslim, Zekât 37Gerçek böyle olmakla beraber yahudiler bunu kavrayamadılar, üstelik doğru olanı yanlış olandan ayırarak insanlığı hidâyete eriştirmek için gelen Kur’an’ın diriltici mesajlarına da kulaklarını kapattılar. Bu yüzden inen âyetler onlara şifa olacak yerde bir çoğunun azgınlığını ve küfrünü artırmıştır; bu tînette olanların da kıyamete kadar azgınlıklarını artıracaktır. Çünkü Kur’an her ne kadar bütün insanlar için hidâyet rehberi olsa da, onun fiilî hidâyeti ancak mü’minler ve müttakîler içindir. bk. Bakara 2/2 Zâlimler ve kâfirler onun hidâyetinden bir nasip alamayacaklardır. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulur “Biz Kur’an’ı mü’minlere şifa ve rahmet olarak indiriyoruz. O, zâlimlerin ise ancak ziyânını artırır.” İsrâ 17/82 Cenab-ı Hak o yahudilerin arasına kıyamete kadar devam edecek bir düşmanlık ve kin bırakmıştır. Bu, hiçbir zaman yok olmayacaktır. “Sen onları dışarıdan birlik içinde sanırsın; halbuki kalpleri darmadağınıktır” Haşr 59/14 âyeti bu hakikati dile getirir. Ne zaman Allah Resûlü ile savaşmak ve ona bir kötülük etmek isteseler Allah onu söndürmüştür. Aralarında ihtilaf ve tefrika çıkarmak suretiyle onları geri çekmiş ve peygamberini onların kötülüklerinden korumuştur. Yine de onlar yeryüzünde fesat çıkarmak için koşup dururlar. müslümanlara tuzak kurmaya, İslâm ümmeti arasında kötülük ve fitne çıkarmaya çalışırlar. Bu davalarından hiçbir zaman vazgeçmezler. Allah ise fesatçıları sevmez, bozgunculuğa koşanların cezasını merhametine sınır olmayan Yüce Allah, kim olursa olsun kullarına kurtuluş için kapıyı devamlı açık tutmaktadırMâide Suresi tefsiri için tıklayınız...Kaynak Ömer Çelik TefsiriMâide Suresi 64. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız... İslam ve İhsan
❬ Önceki Sonraki ❭ مَا قُلْتُ لَهُمْ إِلَّا مَآ أَمَرْتَنِى بِهِۦٓ أَنِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ رَبِّى وَرَبَّكُمْ ۚ وَكُنتُ عَلَيْهِمْ شَهِيدًا مَّا دُمْتُ فِيهِمْ ۖ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَنِى كُنتَ أَنتَ ٱلرَّقِيبَ عَلَيْهِمْ ۚ وَأَنتَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ شَهِيدٌ
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız. Mâide Suresi 47. ayeti ne anlatıyor? Mâide Suresi 47. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri… Mâide Suresi 47. Ayetinin Arapçası وَلْيَحْكُمْ اَهْلُ الْاِنْج۪يلِ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ ف۪يهِۜ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ Mâide Suresi 47. Ayetinin Meali Anlamı İncil ehli de, Allah’ın orada indirdiği ile hükmetsin! Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar fâsıkların tâ kendileridir. Mâide Suresi 47. Ayetinin Tefsiri Allah’ın indirdiği hükümler yalnızca Tevrat’tan ve Tevrat’ta bulunanlardan ibaret değildir. Tevrat’tan sonra Allah Teâlâ, kendinden önceki peygamberlerin izlerinden yürümek üzere Hz. İsa’yı göndermiş, ona da İncil’i vermiştir. İncil de aynen Tevrat gibi içinde hidâyet ve nur bulunan, takvâ sahipleri için güzel güzel öğütler veren, insanlara ebedi saadetin yollarını gösteren ilâhî kelâmdır. Âyette hem Hz. İsa hem de İncil’in Tevrat’ı doğrulayıcı olduğuna dikkat çekilmektedir. Hz. İsâ’nın Tevrat’ı doğrulamasından maksat ona iman etmesi, emir ve yasaklarını yaşaması ve yaşatmaya çalışmasıdır. İncil’in Tevrat’ı doğrulaması ise onun tevhid, nübüvvet, haşir ve adâlet gibi temel esaslarıyla birlikte neshedilmemiş bir çok hükmünü içermesi demektir. İncil ehli olan Hıristiyanlar, Tevrat’ın kendileri için geçerli olan hükümleriyle birlikte İncil’deki hükümlerle amel etmekle sorumlu tutulmuşlardır. Allah’ın indirdiği ile hükmetmedikleri takdirde itikadî durumlarına göre yukarıda 44. âyetin tefsirinde kısaca temas edildiği gibi kâfirler, zalimler yahut fâsıklar zümresine dâhil olurlar. Allah Resûlü hakimlerin mesuliyetinin büyüklüğü ile ilgili şöyle buyurur “Hâkimler üç sınıftır. İkisi cehennemde, biri cennettedir. Cehenneme girecek olan bir grup hâkim bilerek adâletsiz hükmettiği için, diğeri bilmeden hükmedip de bireylerin haklarının yok olmasına yol açtığu için girer. Hak ve adâlete uygun hükmeden hâkim ise cennete girer.” Ebû Dâvûd, Akdiye 2; Tirmizî, Ahkam 1 Tevrat ve İncil’le alâkalı ilâhî beyânlar bu biçimde bildirilmiştir. Lakin Allah Teâlâ’nın indirdiği kitaplar bunlardan ibaret değildir. Bilindiği üzere son kez, önceki bütün ilâhî kitapları doğrulayıcı ve koruyucu vasfıyla Kur’ân-ı Kerîm’i inzal buyurmuştur Mâide Suresi tefsiri için tıklayınız… Kaynak Ömer Çelik Tefsiri Mâide Suresi 47. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
maide suresi 24 ayet tefsiri