CLASSIFICATIONSYSTEM IN TRADEMARK REGISTRATION. In Turkish trademark registration system you can choose as many as classes in a single application. Each class requires additional fee. Sanayide, bilim sahasında, fotoğrafçılıkta, tarım, bahçecilik ve ormancılıkta kullanılan kimyasallar. Chemicals used in industry, science, photography İngilizce yiyeceklerimiz. Food And Drinks. İngilizce Meyve İsimleri. İngilizce Sebze İsimleri. İngilizce İçecek İsimleri. İngilizce lokanta menüleri. İngilizce de has, have fiillerinin yeme, içme eylemlerini anlatmak için kullanılması. Inaynı zamanda aşağıdaki kalıplar ile kullanılır. For example ‘in the morning’, ‘in the afternoon’ and ‘in the evening’. Gece için kullanılan iki edat vardır: at ve in; In the night: Belirli bir gecede olan olayları anlatmak için kullanılır. Örnek: In the night before his examination he couldn’t sleep Let it ooze through your fingers. Make a puddle and quickly drag your fingers through it. Put it into a plastic container and shake it or quickly bump it against a table. Jab at the oobleck and Rice water has been used as a traditional beauty treatment for centuries. It is said to make the hair strong, smooth, and shiny. It may also help it grow longer without split ends. In this article OvIKl. Oğuz Saatlik ücret ₺25 Cevaplama süresi 24h İlk ders ücretsiz! Konya webcam Dersle ilgili bilgiler Belirlenen programın sınırlarını aşmadan rahat bir şekilde öğrencinin sıkılmayacağı şekilde dersleri ilerletiyoruz. Kullandığımız kalıpları eğlenceli hale getirip ezberliyoruz ve yerinde kullanıyoruz böylece hem daha çok aklımızda kalıyor hemde sıkılmadan ders işlemiş oluyoruz, en çok sevilen yöntemi uyguluyoruz. Öğrenciyi dinleyerek İngilizce kelime bilgisi Oğuz ile ilgili bilgiler10 seneyi aşkındır İngilizce eğitimi aldım ve İngilizcenin sadece konuşarak gelişeceğinin garantisini size veriyorum. Günlük yaşamda en çok kullanılan kalıpları bir araya getirerek ve temel gramer bilgisiyle konuşabilir hale geleceğinizin garantisini veriyorum. Haydi birlikte antrenman yapmaya başlayalım kendindeki ışığı görmeni sağlayalım! Ücretlerpaketler 5 saat ₺125 10 saat ₺250 iStockKalıplar Ve Oklava Ile Pasta Şırınnası Stok Fotoğraflar & Dekorasyonnin Daha Fazla Resimleri - Dekorasyon, Ekipman, Ekmekçi dükkânıBu Kalıplar Ve Oklava Ile Pasta Şırınnası fotoğrafını hemen indirin. Ve mevcut Dekorasyon fotoğraflarını çabuk ve kolay indirme özelliği için royalty-free stok görsellerinin iStock kütüphanesinden daha fazla arama gm1312405893$9,99iStockIn stockKalıplar ve oklava ile pasta şırınnası - Stok görselkalıplar ve oklava ile pasta şırınnası - Royalty-free Dekorasyon Stok görselAçıklamaa pastry syringe with molds and rolling pinTüm projeleriniz için yüksek kaliteli görseller1 aylık abonelikle $ 10 görselEn büyük boyut5043 x 3362 piksel 42,70 x 28,46 cm - 300 dpi - RGBStok Fotoğraf ID1312405893Yükleme Tarihi15 Nisan 2021Anahtar KelimelerDekorasyon Fotoğraflar,Ekipman Fotoğraflar,Ekmekçi dükkânı Fotoğraflar,El sanatı Fotoğraflar,Ev yapımı,Fotoğrafçılık sanatı Fotoğraflar,Fransız mutfağı Fotoğraflar,Fırında pişirmek Fotoğraflar,Gurme Fotoğraflar,Hamur Fotoğraflar,Hazırlık Fotoğraflar,Kurabiye Fotoğraflar,Kırmızı Fotoğraflar,Masa Fotoğraflar,Mereng Fotoğraflar,Metalik Fotoğraflar,Pasta Fotoğraflar,Pasta kreması Fotoğraflar,Tümünü görSıkça sorulan sorularRoyalty-free lisans ne anlama gelir?Royalty-free lisanslar, telif hakkı olan görselleri ve video klipleri, söz konusu içeriği her kullandığınızda ödeme yapmanıza gerek olmadan, kişisel ve reklam amaçlı projelerde kullanmak üzere bir kez ödeme yapmanıza olanak verir. Bu herkesin avantaj elde ettiği bir durumdur ve iStock’ta yer alan her türlü içeriğin sadece royalty-free olarak kullanılabilmesinin nedeni de hangi tür royalty-free içerikler mevcut?Royalty-free lisanslar, stok görselleri reklam amaçlı olarak kullanmak isteyenler için en iyi seçenektir; bu nedenle iStock’ta yer alan tüm içerikler — fotoğraf, ilüstrasyon veya video klibi — royalty-free olarak kullanılabilir görselleri ve video klipleri nasıl kullanabilirsiniz?Sosyal medya reklamlarından billboard’lara, Power Point sunumlarından uzun metraj filmlere kadar tüm stok görsellerimizi projelerinize uygun olacak şekilde değiştirmekte, yeniden boyutlandırmakta ve özelleştirmekte özgürsünüz. Sadece haber amaçlı kullanım için” olan, sadece haber amaçlı projelerde kullanılabilen ve değiştirilemeyen fotoğraflar hariç, olasılıklar görseller hakkında daha fazla bilgi alın veya stok fotoğraflar hakkında SSS’leri görün. Telefonda İngilizce konuşurken direkt olarak konuya girmek biraz kaba karşılanabilir. Bunun yerine, günlük hayatta kullanılan İngilizce telefon terimlerini ve kullanabileceğiniz kalıpları öğrenerek işinizi kolaylaştırabilir, doğru bir şekilde iletişim kurabilirsiniz. Telefonda konuşurken karşınızdaki kişi sizi göremediği için, yüz hareketlerinizi ,jest ve mimiklerinizi anlaması da imkansızdır. Bu nedenle kendinizi ifade etmenizin tek yolu , doğru cümleler kullanmaktır. Bu cümlelere geçmeden önce, İngilizce telefon konuşması yaparken dikkat etmeniz gereken püf noktalara değinelim *Özellikle telefon konuşmalarında kullanılan İngilizce dilbigisi konularına dikkat edin -Örneğin modal verbler telefon konuşmalarında önemlidir Could I ask you a question Size bir soru sorabilir miyim? May I help you? Size yardım edebilir miyim? Gibi kalıplarla hem daha akıcı konuşabilir hem de daha kibar bir şekilde ricanızı karşı tarafa aktarabilirsiniz. –To ve -ing alan fiillere dikkat edin Thanks for calling. Aradığınız için teşekkürler. I’d like to make it clear.. Şunu açıklığa kavuşturmak isterim ki… *Hata yapmaktan ve kendinizi anlatamamaktan korkmayın Telefonda İngilizce konuşmak birçok kişinin kabusudur. Ancak her konuda olduğu gibi, İngilizce konuşurken de paniğe kapılmak sizin zararınıza olacaktır. Telefonda konuşurken gramer hatası yapmaktan ya da kendinizi anlatamamaktan korkmayın. Eğer işleri berbat ettiğinizi düşünürseniz, karşınızdakinden özür dileyip biraz süre isteyebilir ve kaldığınız yerden daha verimli bir şekilde devam edebilirsiniz. Hata yaptıkça ilerleme kaydedeceksiniz. *Ses tonunuza dikkat edin Konuşurken ne alçak ne de yüksek ses tonunu tercih edin. Alçak bir ses tonuyla konuşursanız kendinize güvenmediğiniz düşünülebilir. Yüksek bir ses tonuyla konuşmak da kaba bir hareket olarak algılanabilir. Bu yüzden herkesin anlayabileceği normal bir ses tonuyla konuşmak en iyisidir. Aynı zamanda, sözcüklerinizi tane tane ve anlaşılır bir şekilde telaffuz etmeye gayret edin. Önemli olan hızlı konuşmak değil anlaşılır olmaktır. Eğer tüm bunları yapmaya hazırsanız, şimdi İngilizce telefon kalıplarına göz atabiliriz.. 1-Kendinizi tanıtın ve iyi dileklerde bulunun Bir telefonu cevaplarken ya da arama yaparken öncelikle Good morning Good evening Hello Gibi cümlelerle bir giriş yapmalısınız. Sonrasında kendinizi tanıtın Hello, it’s Ayse Hello, Ali is speaking. How can I help you? Gibi kalıplar kullanabilirsiniz. 2-Telefona birisini istiyorsanız I’d like to speak to… please … ile konuşmak istiyorum, lütfen May I speak to… … ile konuşabilir miyim? Gibi kalıpları kullanarak konuşmak istediğiniz kişiyi telefona isteyebilirsiniz. 3- Neden aradığınızı belirtin I’m calling to ask about… …hakkında soru sormak için arıyorum Could you tell me… Söyleyebilir misiniz lütfen… 4-Müsait olup olmadıklarını sorun Are you busy? Meşgul müsün? Are you free to talk? Konuşabilir misin? Do you have a minute to chat? Sohbet etmek içim zamanın var mı? 5-Aradığınız kişiye ulaşamadığınız zaman When is she/he going to back? Ne zaman dönecek? I’d like to leave her/him a message. Ona mesaj bırakmak istiyorum. Please tell her/him that.. Lütfen ona söyleyin.. 6-Anlamadığınız zaman ya da bir istekte bulunurken Would you mind speaking louder? Daha yüksek sesle konuşabilir misiniz? I’m sorry I didn’t catch your name. Üzgünüm adınızı anlayamadım. Could you spell that, please? Bunu heceleyebilir misiniz lütfen? 7-Bir şeyleri kararlaştırırken How about next week? Önümüzdeki haftaya ne dersin? I’ll send you the report as soon as possible. En kısa zamanda size raporu göndereceğim. Would you mind meeting on February? Şubat ayında buluşsak olur mu? 8-Konuşmayı bitirirken Thank you for calling. Aradığınız için teşekkürler. Thank you for your time. Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Thank you very much for your help. Yardımınız için çok teşekkür ederim. İngilizce telefon konuşmalarında kullanılan öbek fiiller phrasal verb speak up daha yüksek sesle konuşmak *I can’t hear you. Could you please speak up? Seni duyamıyorum. Lütfen daha yüksek sesle konuşur musun? call back geri aramak *I’ll call you back when I get home. Eve varınca seni geri arayacağım. pick up telefonu açmak *I think they are not at home. Nobody is picking up. Bence evde değiller. Kimse telefonu açmıyor. get off telefonu kapatmak *I will let you know when she gets off the phone. O, telefonu kapatınca sana haber vereceğim. hold on hatta kalmak *Hold on, I’m calling him. Hatta kal, onu çağırıyorum. cut off aniden hattın kesilmesi Soryy, my connection is weak. We got cut off. Üzgünüm bağlantım zayıf. Hat kesildi. switch off HAKKIMIZDA İLETİŞİM By Last updated March 5, 2019 İngilizce Temel İfadeler İnanılmaz Derecede Faydalı 30’dan Fazla Altın Kalıp “Hi” ve “How are you?”dan daha fazlasını konuşmak ister misin? İleri düzeye ulaşana dek beklemek yerine artık ana dili İngilizce olan bir gibi konuşmak ister misin? Öyleyse doğru yerdesin! İngilizce temel ifadeler burada. Aşağıda insanların her gün kullandıkları İngilizce 30 temel ifade var. Bunlar, İngilizce bilgini artırmanı sağlayacak faydalı kalıplar. İlk olarak, bu yeni ifadeleri nasıl öğreneceğine dair birkaç fikre bakalım. İngilizce Temel İfadeler ve Kalıplar Nasıl Öğrenilir? İlk olarak aşağıdaki her bir İngilizce ifadeyi okurken 4 kez yüksek sesle söyle. Evet, dört kez! Bunlar kısa ifadeler. Sonra, bu İngilizce temel ifadeler listesinin çıktısını al. Eğer konuşabileceğin bir arkadaşın varsa sen bir taraftan bu ifadeleri akıllı telefonuna, bilgisayarına veya kayıt cihazına kaydederken arkadaşından da bunları söylemesini iste. Bu yöntemle kayıtları dinleyebilir ve kendi kendine evde telaffuz alıştırmaları yapabilirsin. Başka, her gün üzerinde durabileceğin iki ifade seç. İşte, her bir ifadeyi öğrenmek için her gün ne yapabilirsin Bu ifadeyi kullanabileceğin bir durumu kafanda resmet. Ortamdaki diğer insanları ve ne söylediklerini hayal et. Kendini bu ifadeyi söylerken düşün. Televizyon izlerken, radyo dinlerken, blog okurken vb. durumlarda, bu ifadeyi ara/dinle. Ayrıca, gündelik yazılarında bu ifadeyi kullan. Twitter’da bir tweet, bir Facebook paylaşımı veya bir arkadaşına e-posta yaz. Son olarak bu ifadeyi en az 2 olmak üzere yaptığın 5 gerçek sohbette kullan. Listene ifadeleri yaz ve öğrendiğin her bir ifadeyi kontrol et. Günde iki ifade çalışarak, 15 gün içinde tüm listeyi öğreneceksin! Yahut da her gün bir ifade öğrenirsen, bir ay içerisinde bütün bu ifadeleri öğrenmiş olacaksın. Her Yerde İşine Yarayacak İngilizce Temel İfadeler İngilizce temel ifadelerden özellikle ilk sekiz kalıp pek çok farklı durumda kullanılabilir. Thanks so much. Bu, birine teşekkür etmek için kullanabileceğin basit bir cümle. Daha fazla şey eklemek için şunları söyle Thanks so much + for + [isim] / [fiile -ing ]. Örneğin Thanks so much for the birthday Money. Doğum günü harçlığı için çok teşekkür ederim. Thanks so much for driving me home. Beni eve götürdüğün için çok teşekkürler. I really appreciate… Birine teşekkür etmek için bu ifadeyi de kullanabilirsin. Örneğin diyebilirsin ki I really appreciate your help. Yardımın için çok müteşekkirim/minnettarım. Ya da 1 ve 2’yi bağlayabilirsin Thanks so much for cooking dinner. I really appreciate it. Yemeği pişirdiğin için çok teşekkür ederim. Buna gerçekten müteşekkirim/minnettarım. Thanks so much. I really appreciate you cooking dinner. Çok teşekkürler. Yemeği pişirdiğin için çok müteşekkirim/minnettarım. Excuse me. İlerlerken biri yolunu kapatıyorsa “Excuse me” de. Birinin sana bakmasını istediğinde de bu ifadeyi kullanabilirsin. Örneğin Excuse me sir, you dropped your wallet. Affedersiniz beyefendi, cüzdanınızı düşürdünüz. Excuse me, do you know what time it is? Affedersiniz, saat kaç biliyor musunuz? I’m sorry. İster küçük ister büyük bir şey olsun, özür dilemek için bu ifadeyi kullan. Daha fazla bilgi vermek için “for” kullan. Örneğin I’m sorry for being so late. Çok geç kaldığım için özür dilerim/üzgünüm. I’m sorry for the mess. I wasn’t expecting anyone today. Dağınıklık için özür dilerim/üzgünüm. Bugün kimseyi beklemiyordum. Bir şeyden dolayı çok üzgün olduğunu belirtmek için “really” kullanabilirsin. I’m really sorry I didn’t invite you to the party. Seni partiye davet etmediğim için gerçekten üzgünüm/özür dilerim. What do you think? Bir konu hakkında birinin görüşünü merak ediyorsan bu soruyu kullan. I’m not sure if we should paint the room yellow or blue. What do you think? Odayı sarıya veya maviye boyasak mı emin değilim. Sen ne düşünüyorsun/dersin? How does that sound? Bir fikrin varsa veya bir plan teklif edeceksen diğerlerinin ne düşündüğünü anlamak için bu ifadeyi kullan. We could have dinner at 6, and then go to a movie. How does that sound? Saat 6’da yemek yiyebilir sonrada sinemaya gidebiliriz. Ne dersin? Let’s hire a band to play music, and Brent can photograph the event. How does that sound? Müzik yapmaları için bir grup kiralayalım ve Brent de etkinliğin fotoğraflarını çekebilir. Ne dersin? That sounds great. Bir fikri sevdiysen 6’ya bu ifade ile cevap verebilirsin. “Great” kelimesini “awesome”, “perfect”, “excellent” ya da “fantastic” gibi eş anlamlı bir kelime ile değiştirebilirsin. A My mom is baking cookies this afternoon. We could go to my house and eat some. How does that sound? A Öğleden sonra annem kurabiye pişirecek. Evet gidip yiyebiliriz. Ne dersin? B That sounds fantastic! B Harika! Oh never mind. Diyelim ki biri açıklamaya çalıştığın bir fikri anlamıyor. Defalarca onu açıkladıysan ve artık durmak istiyorsan yalnızca “oh, never mind.” diyebilirsin. Artık başka bir şey hakkında konuşabilirsin. Ayrıca “önemli değil” ya da “unut gitsin” anlamında “never mind” kullabilirsin. Bu gibi durumlarda samimi bir ses tonuyla ve gülümseyerek bunu söyle. Aksi takdirde bu ifadeyi düşen bir ton ile yavaşça söylediğin zaman bu rahatsız olduğun veya üzüldüğün anlamına gelebilir. A Are you going to the grocery store today? A Bugün manava gidecek misin? B No, I’m not. But why—do you need something? B Hayır. Fakat neden – bir şey mi lazım? A Oh, never mind. It’s okay, I’ll go tomorrow A Boş ver. Tamam, yarın gideceğim. İngilizce Öğrenenler için Temel İfadeler İngilizce öğrenen biri olarak İngilizcenin ana dilin olmadığını anlatman gerekebilir. İngilizceyi ana dilini olarak konuşanlardan ifadeleri ve kelimeleri tekrar etmelerini ya da daha yavaş konuşmalarını isteyeceğin durumlar olabilir. Bunun için aşağıdaki ifadeler çok faydalı olacak. I’m learning English. Bu basit ifade ile İngilizcenin ana dilin olmadığını insanlara anlatabilirsin. Tamamen yeni başlamış biri isen I’dan sonra “just started” ekle “I just started learning English.” “İngilizce öğrenmeye yeni başladım.” My name is Sophie and I am learning English. Benim adım Sophie ve İngilizce öğreniyorum. I don’t understand. Birinin ne demek istediğini anlamadığın zaman bu ifadeyi kullan. Sorry, I don’t understand. The Electoral College seems very confusing! Affedersiniz, anlamıyorum. ABD Seçmenler Heyeti çok kafa karıştırıcı geliyor! Could you repeat that please? Birinin bir kelimeyi, soruyu veya ifadeyi tekrar söylemesini istiyorsan bu soruyu kullan. “to repeat” “tekrar söylemek” anlamında geldiği için “Could you say that again please?” şeklinde de sorabilirsin. “please” sözcüğünü ya sorunun sonunda ya da “you” dan sonra söyleyebiliriz, şöyle ki Could you please repeat that? Lütfen, tekrar edebilir misiniz? Could you repeat that? Tekrar edebilir misiniz, lütfen? Could you please talk slower? Ana dilini konuşanlar çok hızlı konuşabilirler. Hızlı bir İngilizcenin anlaşılması zordur. Birinden daha yavaş konuşmasını istemek kolay bir yoldur. Not Bu ifade dil bilgisi kuralları açısından doğru değil. Ancak günlük gündelik hayatta çok sık kullanılır. Dil bilgisi açısından doğru soru “Could you please talk more slowly?” olacaktır. Çünkü “slowly” bir zarftır bu yüzden “talk” gibi fiilleri niteler. “Slower” bir karşılaştırma sıfatıdır, bu da fiilleri değil, isimleri insanları, yerleri veya eşyaları nitelerken kullanılması gerektiği anlamına gelir. Örneğin My car is slower than yours. – Benim arabam seninkinden daha yavaş. A You can give us a call any weekday from 800 to 500 at five five five, two five zero eight, extension three three— A Hafta içi her gün saat 800’dan 500’a kadar 5552508 dahili 33’ten arayabilirsiniz- B I’m sorry, could you talk slower? B Affedersiniz, daha yavaş konuşabilir misiniz? Thank you. That helps a lot. Birisi senin için daha yavaş konuşmaya başladığında bu ifade ile ona teşekkür et. Bunu diğer pek çok durumda kullanabilirsin de. A Ben, could you please make the font bigger? It’s hard for me to read the words A Ben yazı tipini biraz daha büyütür müsün? Kelimeleri okurken zorlanıyorum. B Sure! B Tabii ki! I’ll change it from size 10 to 16. How’s this? B Büyüklüğü 10’dan 16’a değiştireceğim. Bu nasıl? A Thank you. That helps a lot. A Teşekkür ederim. Bu çok yardımcı oldu. What does ~ mean? Yeni bir kelime gördüğünde ya da duyduğunda anlamını sormak için bu ifadeyi kullan. A What does “font” mean? A”font“ ne demek? B It’s the style of letters, numbers and punctuation marks when you type. A common font in the USA is Times New Roman. B Yazı yazarken harflerin, sayıların, noktalama işaretlerinin biçimidir. ABD’deki yaygın yazı tipi Times New Roman’dır. How do you spell that? İngilizce yazılış zor olabilir, o halde bu soruyu mutlaka öğren. Ayrıca birine “Could you spell that for me?” şeklinde de sorabilirsin. A My name is Robbertah Handkerchief. A Adım Robbertah Handkerchief. B How do you spell that? B Nasıl yazılıyor? What do you mean? Kelimeleri tek tek anladığın halde bir bütün olarak ne ifade ettiğini anlamadığında bu soruyu kullan. Birinin sana ne anlattığıyla ilgili kafan karışırsa bunu sorabilirsin. A The Smiths do have a really nice house, but the grass is always greener on the other side. A Smithler’in gerçekten güzel bir evi var fakat diğer tarafta çimler daima daha yeşildir. B What do you mean? B Ne demek istiyorsunuz? A I mean that if we had the Smith’s house, we probably wouldn’t be happier. We always think other people have better lives than us, but other people have problems too. A Eğer Smithler’in evi bizim olsaydı muhtemelen biz daha mutlu olmazdık demek istiyorum. Daima diğer insanların bizden daha iyi bir hayata sahip olduğunu düşünürüz fakat diğer insanların da problemleri var. “The grass is always greener on the other side – Diğer tarafta çimler daima daha yeşildir” sözü Türkçe’deki “Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür” atasözüne benzer. Arkadaş Edinmek ve Kendini Tanıtmak için Kullanabileceğin Kalıplar İşte, yeni insanlarla tanıştığın zaman kendini tanıtmak için kullanabileceğin ve onlar hakkında daha fazla şey öğrenmeni sağlayacak İngilizce temel kalıplar. Hi! I’m [adın]. And you? Yeni arkadaşlarla tanıştığında kullanabileceğin resmi olmayan günlük dilde selamlaşma ifadesidir. Eğer insanlar sana isimlerini söylemiyorlarsa “And you?” veya “And what’s your name?” diye sorabilirsin. Hi! I’m Rebecca. And you? Merhaba! Ben Rebecca. Ya sen? Nice to meet you. Birbirinizin adını öğrendikten sonra bu ifadeyi söylemek bir nezakettir. A Hi Rebecca, I’m Chad. A Merhaba Rebecca, Ben Chad. B Nice to meet you, Chad. B Tanıştığımıza memnun oldum, Chad. A Nice to meet you too A Ben de memnun oldum. Where are you from? Birinin nereli olduğunu öğrenmek için bu soruyu sor. Bu soruya “I’m from ~.” ile cevap ver. Bu soruya İngilizce cevap verebilir misin? Hemen şimdi soruyu ve cevabını yüksek sesle söyle. 4 kez, unutma! A Nice to meet you, Sergio. So, where are you from? A Tanıştığımıza memnun oldum, Sergio. Peki, nerelisin? B I’m from Spain. B İspanyalıyım. What do you do? Pek çok yetişkin tanıştıklarında birbirlerine bu soruyu sorar. Hayatını idame ettirmek için ne yapıyorsun işin ne, ne işle meşgulsün, ne iş yapıyorsun anlamındadır. Bence bu soru biraz sıkıcı, bu yüzde ben başka sorular soruyorum. Fakat pek çok insan sana bu soruyu büyük ihtimalle soracak A What do you do, Cathleen? A Ne iş yapıyorsun Cathleen? B I work at the university as a financial specialist. B Üniversitede finans uzmanı olarak çalışıyorum. What do you like to do in your free time? Birine işinin adını sormak yerine, ne yapmaktan keyif aldığını sormayı tercih ediyorum. Bu cevaplar genelde daha fazla ilginç oluyor! A So Cathleen, what do you like to do in your free time? A Peki Cathleen, boş zamanlarında ne yapmayı seviyorsun? B I love to read and to garden. I picked two buckets of tomatoes last week! B Okumayı ve bahçe işlerini seviyorum. Geçen hafta iki kova domates topladım! What’s your phone number? Yeni tanıştığın birisi ile iletişim halinde bulunmak istiyorsan telefon numarasını öğrenmek için bu soruyu sor. Eğer e-posta adresini öğrenmek istiyorsan “phone number”ı “email address” ile değiştir. Bazı insanlardan daha gündelik olarak “Can I get your ~?,”, “Can I get your phone number?” şeklinde de kullandıklarını duyabilirsin. It would be great to meet up again sometime. What’s your phone number? Bir ara tekrar buluşmak harika olurdu. Telefon numaran ne? Do you have Facebook? Pek çok insan Facebook vasıtasıyla iletişimde temasta bulunuyor. Birinin Facebook hesabı olup olmadığını öğrenmek için bu soruyu kullan. Ayrıca “Are you on Facebook?” şeklinde de sorabilirsin. Let’s keep in touch! Do you have Facebook? Haberleşelim! Facebook’un var mı? İş Yerinde Kullanabileceğin Temel İngilizce Kalıplar Son olarak iş yerinde kullanabileceğin kalıplardan 7 tanesine değinelim. How can I help you? Bir müşteri hizmetlerinde çalışıyorsan, bu ifadeyi çok kullanacaksın. Ayrıca telefona cevap verirken de çok sık kullanılan bir ifadedir. [Telefonda] Hello, this is Rebecca speaking. How can I help you? Merhaba, Ben Rebecca. Nasıl yardımcı olabilirim. I’ll be with you in a moment. Biri seni görmek istediğinde, öncelikle bir şeyi bitirmek için çok kısa bir süreye ihtiyacın varsa bu ifadeyi kullan. Bir mağazada müşteri bekliyorsa bir sonraki sıranın onda olduğunu göstermek için bu cümleyi kullan. “moment”ı “minute” ile değiştirebilirsin “I’ll be with you in just a minute.” “Bir dakika, sizinle ilgileneceğim”. Bu durum için bir başka yaygın ifade de “I’ll be right with you.” “Birazdan/Hemen size döneceğim”. Good morning! I’ll be with you in a moment. Günaydın! Birazdan sizinle ilgileneceğim. What time is our meeting? Bir etkinliğin saatini sormak için bu soru yapısını kullanabilirsin”What time is [etkinlik]?” Belirli bir gündeki bir toplantıyı sormak istiyorsan “on [gün].” ekle. Örneğin “What time is our meeting on Thursday?” “Perşembe günü toplantımız saat kaçta?” What time is our meeting on Wednesday? Çarşamba günü toplantı saat kaçta? Please call me back at… Birinin seni aramasını ya da yeniden aramasını geri dönüş yapmasını istediğinde telefon numaranı vermek için bu ifadeyi kullan. Hi, this is Cathleen from the financial office. Merhaba, ben mali bürodan Cathleen. I’m wondering if you found those missing receipts. Şu kayıp makbuzları bulup bulmadığınızı merak ediyorum. Please call me back at 555-5555. Thanks! Lütfen, bana 555-5555’ten dönüş yapın. Teşekkürler Oh really? Actually, I thought… Birine katılmadığın zaman “Actually, I thought…” kullanmak “No” veya “You’re wrong.” söylemekten daha nazik ve kibar bir söyleme biçimidir. Bu ifade, herhangi birinden farklı bir fikre sahip olduğunu ifade ederken çok işine yarayacak. A So Sam’s coming in tonight at 8, right? A Yani, Sam bu gece saat 8’de geliyor, değil mi? B Actually, I thought he wasn’t working at all this week. B Aslında bu hafta çalışmadığını düşünmüştüm. A Oh, ok. I’ll have to look at the schedule again. A Ha, tamam. Programa tekrar bakmak zorunda kalacağım. Actually, I [fiil]… 28’de olduğu gibi “actually, I…” ifadesini pek çok farklı fiille kullanabilirsin “heard,” “learned,” “am,” “can,” “can’t,” vs. Yukarıda olduğu gibi aynı durum için bunu da kullanabilirsin; birinden farklı bir görüşe sahip olduğun zamanlarda kullanacağını unutma! A Did you finish the reports? A Raporları bitirdin mi? B Actually I am running a bit behind, but they’ll be done by noon! B Aslında, biraz geride kaldım fakat öğlene kadar hazır olurlar. C When you type, always put two spaces between sentences. C Yazı yazarken, cümleler arasına her zaman iki boşluk koyun. D Actually, I learned to put a single space between sentences. D Aslında, cümleler arasına iki boşluk koymayı daha önce öğrendim. I’m just about to [fiil]… Bir şeye kısa bir zaman sonra başlayacaksan sen “just about to”sun yani bir şeyi yapmak üzeresin. I’m just about to send those faxes. Şu faksları tam göndermek üzereydim. I’m about to go and pick up some coffee. Do you want anything? Tam gidip bir kahve almak üzereydim. Başka bir şey ister misin? İngilizce temel ifadeler arasından bu 30 kalıp yalnızca başlangıç. Yeni başlayan biri olarak öğrenebileceğin daha başka pek çok kolay İngilizce temel ifade var. Hazır olduğunda daha fazlası için şu yazılara göz at Yeni başlayanlar için konuşma ifadeleri Olumlu olmak ve diğerlerini cesaretlendirmek için ifadeler Restoranda kullanılabilecek ifadeler Seyahat ederken kullanılabilecek ifadeler Keyifli Öğrenmeler! Rebecca Thering Güney Kore’de, İspanya ve Fransa’da İngilizce öğretmeyi sevdi. Şimdi minnettarlık, gelişim zihniyeti, ve farkındalık ile İngilizce eğitiminin gerçekleştiği English With Rebede destekleyici bir öğrenme topluluğu kuruyor. Bu gönderiyi beğendiyseniz içimden bir his FluentU'ya bayılacağınızı söylüyor. FluentU, gerçek dünya videolarıyla İngilizce öğrenmenin en iyi yolu. Ücretsiz Kaydol! İngilizcede fiiller üç ayrı şekilde gruplandırılabilirler. Bunlar Düzenli fiiller – Düzensiz fiiller Geçişli fiiller – Geçişsiz fiiller Yardımcı filler – Sıradan asıl fiiller Bu dersimizde filleri 1. Regular – irregular verbs Düzenli – düzensiz fiiller İngilizcede fiiller düzenli fiiller ve düzensiz fiiller olarak ikiye ayrılır. Bir fiilin düzenli olup olmadığını anlamının bir yolu yoktur. İngilizcede 250 civarında düzensiz fiil vardır. Bu düzensiz filler ezberlenirse geriye kalan fiiller düzenlidir denebilir. Kitabımızın sonunda düzensiz fiiller listesi vardır. Bu düzensiz fiillerden yaklaşık 100 tanesi çok kullanılan ve İngilizce öğrenenler tarafından ezberlenmesi gereken fiillerdir. Bunlar ezberlenirse iş büyük ölçüde kolaylaşır. Düzenli fiillerde fiilin ikinci ve üçüncü halinde fiile -ed eki eklenir. open opened opened start started started Düzensiz fiiller ise adından da anlaşılacağı gibi düzensizdirler. Bazen fiilin üç hali de aynı olur, bazen da üç hali de farklı farklı olur. cut cut cut go went gone Bazen birinci ve ikinci haller, bazen ikinci ve üçüncü haller, bazen de birinci ve üçüncü haller aynı olur. beat beat beaten buy bought bought come came come Bazı fiiller ise hem düzenli hem düzensiz olarak kullanılabilirler. burn burned burned veya burn burnt burnt knit knitted knitted veya knit knit knit 2. Transitive – intransitive verb Geçişli – geçişsiz fiiller Geçişli fiiller kendilerinden sonra bir nesne alırlar. I bought a pen. Bir kalem satın aldım. Bu cümlede buy bought fiili geçişlidir. Çünkü kendisinden sonre bir nesne gelmiştir. Eğer sadece “I bought” deseydik “ben satın aldım” anlamına gelirdi ve cümlede bir eksiklik olurdu. Geçişsiz fiiller ise kendilerinden sonra bir nesne almazlar ve passive olarak kullanılmazlar. I slept. Ben uyudum. Bu cümlede sleep slept fiili geçişsizdir. Çünkü bu fiilden sonra bir nesne gelmemiştir. Bu filin geçişli olup olmadığı kimi veya neyi sorusunu sormak gerekir. Bu sorulara cevap bulunursa bu fiil geçişlidir, cevap bulunamazsa geçişsizdir. İngilizcede bazı fiiller ise hem geçişli hem de geçişsiz olarak kullanırlar. Bu fiillerden bazıları burn, ring, break, open, move ve fly dır. The phone rang. Telefon çaldı. I rang the bell. Zili çaldım. The store opens at 9 o’clock. Dükkan 9′da açılır. I open the store at 9 o’clock. Dükkanı saat 9′da açarım. 3. Auxiliary verbs and ordinary verbs Yardımcı fiiller ve asıl sıradan fiiller Yardımcı fiiller genellikle cümlede yardımcı olarak kullanılan ve kendilerinden sonre asıl fiil gelen fiillerdir. İngilizcede kullanılan yardımcı fiiller şunlardır ** / ise / are, geçmiş zaman şekli; was, were do / does geçmiş zaman şekli; did have / has geçmiş zaman şekli; was, were have / has geçmiş zaman şekli; had have to / has to geçmiş zaman şekli; had to ve can, may, must, shall, will, ought to , could, should, would, need, dare, used to dur. Bu yardımcı fiillerden be ** / is / are bazı cümlelerde asıl fiil olarak da kullanılır. He is ill. O hastadır. We are students. Biz öğrenciyiz. They are at home. Onlar evde. He was busy yesterday. O dün meşguldü. Şimdi de be nin yardımcı fiil olarak kullanıldığı örnekler verelim. They are waiting for you. Onlar sizi bekliyor. He was following us. O bizi takip ediyordu. Have ve do da hem yardımcı fiil hem de asıl fiil olarak kullanılır. Önce yardımcı fiil olarak kullanımlarından örnekler verelim. Have you talked to him? Onunla konuştun mu? Had they finished the wall? Duvarı bitirmiş miydiler? He hasn’t done his homework yet. Ödevini hala yapmadı. Do you know that man? Şu adamı tanıyor musunuz? He doesn’t work on Saturdays. O cumartesi günleri çalışmaz. Have fiili yemek, içmek, sahip olmak gibi anlamlara gelir ve asıl fiil olarak kullanılır. He is having dinner now. O şimdi akşam yemeği yiyor. I have a new car. Benim yeni bir arabam var. Do fiili ise yapmak anlamına gelir ve asıl fiil olarak da kullanılır. I did my homework last night. Ödevimi dün gece yaptım. Bu üç yardımcı fiilden be ** / is / are hem olumlu cümlede, hem soru cümlesinde ve hem de olumsuz cümlede kullanılır. He is a dentist. O dişçidir. Is he a dentist? O dişçi midir? He isn’t a dentist. O dişçi değildir. Do does, did yardımcı fiili ise soru cümlesinde ve olumsuz cümlede kullanılır. Olumlu cümlede yardımcı fiil olarak kullanılmaz, ancak olumlu kısa cevapta ve kısaltılmış cümlede kullanılır. Do you like war films? Savaş filmlerinden hoşlanır mısın? Yes I do. Evet hoşlanırım. I don’t like war films. Savaş filmlerinden hoşlanmam. I like war films. Savaş filmlerinden hoşlanırım. Have yardımcı fiili normalde hem soru cümlelesinde hem olumlu cümlede hem de olumsuz cümlede kullanılır. Have you seen Bill? Bill’i gördün mü? I haven’t seen Bill. Bill’i görmedim. I have seen Bill. Bill’i gördüm. Bu üç fiilin be, do, have dışındaki yardımcı fiillere modal auxiliaries modal yardımcı fiiller denir. Bu yardımcı fiiller have to / has to, had to hariç hem soru cümlelerinde, hem olumsuz cümlelerde, hem olumlu cümlelerde ve hem de soru cümlelerinde kullanırlar ve şahıslara göre değişiklik göstermektedir. I must find him. Onu bulmalıyım. Can you speak to her? Onunla konuşabilir misin? You shouldn’t smoke. Sigara içmemelisin. Bu yardımcı fiillerden ought ise to il birlikte kullanılır. Have to / has to ise düz cümlelerde kullanılır, olumsuz cümlelerde ve soru cümlelerinde do / does kullanılır. You have to be here at Saat burada olmak zorundayım. Do you have to be here at Saat burada olmak zorunda mısın? You don’t have to be here at Saat burada olmak zorunda değilsin. He has to get up early every day. O her gün erken kalkmak zorunda. Does he have to get up early every day? O her gün erken kalkmak zorunda mı? He doesn’t have to get up early every day? O her gün erken kalkmak zorunda değil. Need, dare ve used to semi-modal yarı modal yardımcı fiil olarak nitelendirilirler. Dare ve need de hem yardımcı fiil hem de asıl fiil olarak kullanılırlar. Bakınız Used to da hem yardımcı fiil hem de asıl fiil olarak kullanılır ancak used to sadece geçmiş zamanda kullanılır. Bakınız You needn’t go there. Oraya gitmene gerek yok. You don’t need to go there. Oraya gitmene gerek yok. I daren’t talk to him. Onunla konuşmaya cesaret edemem. I don’t dare to talk to him. Onunla konuşmaya cesaret edemem. He used to smoke. O eskiden sigara içerdi. Used he to smoke? O sigara içer miydi? Did he use to smoke? O sigara içer miydi? 4. Do, make and have do Do fiili biraz önce de gördüğümüz gibi hem yardımcı fiil hem de asıl fiil olarak kullanılır. Yardımcı fiil olarak kullandığı zaman do does, did nun olumlu cümlede kullanılmadığından bahsetmiştik. Ancak bir şeyi vurgulamak üzerine basarak söylemek istediğimizde olumlu cümlelerde de do does, did kullanabiliriz. Why didn’t you write to me? Bana niye yazmadınız? But I did write to you. Ama ben sana yazdım. I do love ice-cream. Ben dondurmayı çok severim. Do ayrıca emir cümlelerinin başına getirilerek anlamı kuvvetlendirir. Do stay here. Burada kal. Ne olur burada kal. Do have dinner with us. Bizimle akşam yemeği ye, ne olur. Do kelime anlamı olarak yapmak anlamına gelir. Ancak İngilizcede make de aynı anlamı vermektedir. Bu yüzden Türkçe düşünülerek cümle kurulduğunda do mu yoksa make mi kullanılması gerektiğine karar vermek zor olmaktadır. Genellikle bir şey yapmak, bir iş yapmak için do, uğraşarak bir iş yapmak, imal etmek için make kullanılır. Ancak bu kesin bir kural değildir bu yüzden do ve make ile kullanılan önemli kalıpları ezberlemek, diğer kalıplar için İngilizce – İngilizce bir sözlüğe bakmak gerekir. Şimdi do ve make ile kullanılan kalıpların önemli olanlarını görelim. do work / a job / homework / housework / the cooking / the washing up / the cleaning / the shopping / the ironing / the -ing / something / good / harm / a favour / one’s best / some one’s hair / military service / business / research / repairs / 90 km, 50 miles, etc. / one’s duty make a decision / a noise / a mistake / an attempt / an effort / an offer / a suggestion /trouble / a mess / money / a fortune / a profit / a cake / a bed / a phone call / war / peace / love Have kelimesi de hem yardımcı fiil hem de asıl fiil olarak kullanılır, yardımcı fiil olarak kullanıldığı gördük. Asıl fiil olarak sahip olmak, yemek içmek anlamlarına geldiği gibi bazı değişik anlamlara da gelmektedir. Şimdi have ile kullanılan önemli kalıpları görelim. Have lunch, breakfast, etc. / cigarettes / a drink / a shower / a bath / a look / a swim / a baby / a walk / a party / a good time / a rest / an operation / treatment 5. Verbs with two objects Çift nesne alan fiiller İngilizcede bazı fiiller kendilerinden sonra çift nesne alırlar. Bu nesnelerden birine direct object dolaysız nesne diğerine indirect object dolaylı nesne denir. Indirect object genellikle bir şahıstır, direct object ise genellikle bir eşyadır. Çoğunlukla indirect object önce, direct object sonra gelir. Ancak bazı durumlardan ve direct object bir pronoun olduunda, direct object önce gelir ve direct object’ten sonra to veya for getirilir ve sonra indirect object gelir. My father gave me a book. My father gave a book to me. Babam bana bir kitap verdi. I bought my mother a present. I bought a present to my mother. Anneme bir hediye aldım. Yukarıda örneklerde görüldüğü gibi direct object’in önde olduğu durumlarda indirect object’ten önce to veya for gelmektedir. Direct object öne geldiğinde to gelmesini gerektiren fiillerden en çok kullanılanları şunlardır. give, bring, lend, send, show, teach, tell, write, post, read, offer, sell Direct object öne geldiğinde for gelmesini gerektiren fiillerden en çok kullanılanları şunlerdır. buy, build, find, cook, choose, do, make Şimdi çift nesne alan fiillerle örnekler yapalım. Give it to me. Onu bana ver. Give me that ball. O topu bana ver. He lent me 500 dollars. He lent 500 dollars to me. O bana 500 dolar borç verdi. She offered me a new hat. O bana yeni bir şapka önerdi. Please show it to me. Lütfen onu bana göster. Can you read me that sign? Şu levhayı bana okuyabilir misin? I sold it to Mr Smith. Onu Mr Smith’e sattım. My mother cooks delicious meals for us. Annem bize bizim için lezzetli yemekler pişirir. The carpenter made me a bookcase. Marangoz bana bir kitaplık yaptı. He found me a good hotel. He found a good hotel for me. O bana güzel bir otel buldu. ?ngilizce S?n?f? Blog Archive VERBS – Fiiller

do ve make ile kullanılan kalıplar